top of page
  • Writer's pictureCagla GUL SENKARDES

Benden artakalan ne?

Liderlik üzerine notlar..

Lead Network Türkiye’nin daveti ile P&G ev sahipliğinde Christophe Duron’ un ‘Liderlik’ üzerine verdigi özel bir eğitime katıldım. Bu konuda bugüne kadar birçok kitap ve makale okumuş, sohbet toplantıları ve eğitimlere katılmışımdır ama bu eğitim beni en çok düşündüreni oldu. Christophe’un liderliği insana dokunan bir yaklaşım ve kendimize odaklı bir bakış açısı ile anlatımı beni çok etkilediği için birkaç notumu yazmak ve paylaşmak istedim. Siz de alacak birşeyler bulursanız bu kadar değerli bilgiler yaşamaya ve fayda üretmeye devam eder.


Stephen Covey’ in kendi cenazesine gittiğini ve yaşadığı hesaplaşmayı anlattığı egzersizinden esinlenerek her birimizin aslında ardımızda bıraktığımız izleri düşünmemiz ve her gün bununla ilgili ne yaptığımızı sorgulamamız gerekli belki de. (Okuma fırsatı olmayanlar icin, bir cenazede olduğunu ve aslında veda edilen kişinin kendisi olduğunu fark eden yazarın, oradakilerin kendisi ile ilgili söylediklerini duyduğunda yasadıkları ve kendi iç hesaplaşmasını anlatır hikaye. Aslında kendisi ile ilgili yaşamında dokunduğu insanların neler söylemesini istediğini fark ettigi andır bu.) Sadece rakamsal hedefleri değil, duygusal hedeflerimizi de düşünmemiz, belirlememiz ve düzenli olarak bu hedeflerimizi gerçekleştirmek yolundaki ilerlememizi takip etmemiz gerekli. Değer verdiklerimiz icin “var olup olmadığımız’ da en önemli duygusal hedeflerin başında geliyor. Tüm zamanımızı işimiz, sosyal hayatımız ve kendimiz için böldüğümüzde her an herkes ile birlikte olamayacağız. Değer verdigimiz ve bize ihtiyacı olan kişiler için geçmişi yada bizi düşündüklerinde ‘hep yanımdaydı’ diyebilecekleri kadar ‘var olduğumuzdan’ emin olmalıyız. Ardımızda bırakmak istediğimiz bu ise elbette.


Bu yazdıklarımı fark etmek aslında liderlik için en kritik konulardan biri olan dönüşümü başlatıyor. İyi bir lider olabilmek için, “biliyorum” yargısından “öğreniyorum” yargısına geçebilmeli ve ‘öğrenme çevikliği’ kazanmalıyız. Tüm dünya bilgiden tecrübeye bir dönüşüm yaşıyor. Deneyimlemeden bilmenin çok da mümkün olmadığını unutmamalıyız. Hedeflerimizi net bir sekilde belirlemeli ve bu hedefler doğrultusunda sürekli deneyimleyerek öğrenmeye zaman ayırmalıyız. “Ben zamanı” kavramını yaşamımızın bir parcası haline getirerek, her gün kendimize zaman ayırdığımızdan emin olmalı ve bu zamanı hedeflerimiz doğrultusunda öğrenmeye harcamalıyız. LMOT (learning moment of truth) olarak bahsedilen ‘öğrenme karar anı’ bu dönüşümü başlatıyor. Christophe, ‘tren coktan istasyondan ayrıldı’ metaforunu kendi deyimi ile ‘trenler coktan istasyonlardan ayrıldı’ olarak değiştirmiş ve herseyin çok hızlı değiştiği ve özellikle teknolojiyi yakalamanın çok zor bir hale geldigi günümüzde çevik liderler olabilmek icin öğrenme icin kendimize ayırdığımız ideal surenin her gün 45 olması gerektiğini söylüyor.


Başarılı liderlerin belirgin bir özelliği sürekli büyüme odaklı düşünmeleri ve bu doğrultuda ekiplerinin zayıf noktaları yerine kuvvetli yönlerine odaklanmaları. Her bir bireyin güçlü yönüne odaklanarak, ekip arkadaşlarımıza insiyatif alma konusunda özgürlük tanıyarak aslında var olmayan ‘mükemmel’ in pesinden koşmamaya başladığımızda büyüme odaklı düşünme yapısı ve hedeflerin daha kolay hayata geçtiğini göreceğiz. Ve bu noktada da donup kendinizi bir kelime ile ifade etmesini istediğiniz ekip arkadaşlarınızın nasıl bir yonetici oldugunuza dair size vereceği kelimeler belki sizin duymak istediğiniz yada zannettiklerinize daha benzer kelimeler olacak. Mükemmeliyetçi liderlerin toksik liderlere dönüşmeleri ve bunu fark edememeleri en çok düştükleri hata. Ekibimiz icin mükemmellik beklentimizden vazgeçtiğimiz ve onların zayıf yönlerini kabul edip güçlü yönlerini on plana çıkartarak ekip olarak başarıya ulaşabileceğimiz farkındalığı, kendi kırılgan ve zayıf yönlerimizi de fark etmemizi gerektiriyor. Zayıflıklarımızı fark edip kabullendiğimizde ve çekinmeden paylaşabildiğimizde çok ‘güzel’ bir birey, arkadas, ve lider olacağız. Ardınızda bıraktıklarınızı düşünmekten vazgeçmeyin.


Bilginin gücüne inanmaktan asla vazgeçmeyin. Sürekli öğrenme vizyonu ve sağlıklı bilgi sinirinin da farkındalığı ile işlerinizi, ekiplerinizi ve sosyal hayatinizi en iyi sekilde yönetebilir ve iyi izler bırakabilirsiniz. Alinan kararlar bazen bırakılan en onemli izler.

Christopher kararlar alacağımız konu hakkında min %40 ve maksimum %70 bilgi sahibi olmak gerektiğini düşünüyor. Bunu kendimce yorumladığımda da fazla analizin bazen paraliz yaratacağı vurgusu ile getirdiği körlüğün yanlış kararlar almamıza sebep olabileceğini dusundum. Bilgiyi doğru yönetmek bu anlamda da çok kritik. Özellikle önemli ve acil olarak grupladığımız önceliklerimizi ne kadar doğru yönettiğimiz burada belirleyici olabiliyor. Çünkü bu zamanımızı iyi yönetebilmemiz ve planlı, sakin bir şekilde bilgiyi daha sağlıklı yönetebilmemizi sağlayacaktır. Aslında liderlikte çok kritik iki kelime oldugunu anlıyorum ‘planlı’ ve ‘sakin’ olmanın. En karmaşık ve zorlu durumlar karşısında dahi sakinliğimizi koruyarak bilgiyi yönetmek ve kararlarımızı almak, ve liderliğin yoğunluk demek olmadığını aslında planlı olmak demek olduğunu unutmamak çok onemli. İş ve özel hayat dengemiz ve toplantılar ile ekibimize ayırdığımız zaman arasındaki dengemiz, verdiğimiz tepkilerdeki dengemiz…


Sahip oldugumuz değerlerimizin farkında olup, onlara bağlı kalarak tüm kararlarımızı almayı ve ardımızda ne bırakmak istiyoruz sorusunu ara sıra kendimize hatırlatmayı not düşerek Christopher’dan dinlediklerimi, duyduklarımı, aklımda kalanları ve düşündüklerimi buraya bırakıyorum..

bottom of page